Osmanlı Boytu
‘’Ey oğul !
Nereden geldiğini unutma ki
Nereye gideceğini şaşırmayasın !’’

























































Bir çınar büyüdü Osman Bey’in göğsünde. Büyüdükçe, yükseldi, yükseldikçe yeşerdi. Ulu çınarın gölgesinde; dağlar…Ulu çınarın gölgesinde; nehirler vardı. Şehirlerde camiler, camilerde ezanlar yükseliyordu. Çınarın yaprakları uzanıyordu, İstanbul’un üzerine. İstanbul zümrütten bir yüzük olmuş tam dolanacakken parmağına, uyandı Osman Bey. Meh-ruyan Osman Bey; Şeyh Edebali’ nin hanesinde gördü bu rüyayı ve hane sahibi muştu ile tabir etti duyduklarını.
‘’Sana ve soyuna nasip olacak kutlu bir devlettir!’’
Öyle de oldu. O gün Söğüt’te yeşeren çınarın boyu boylandı da gölgesi cihanın bir ucuna dayandı…
Çınarın yüklendiği mânâ kendi ile ötelerden mi gelir yoksa bu rüyadan sonra mıdır bilinmez lâkin bundan sonra çınar; ihtişamlı görünümü, asırlık ömrü ile kök salmıştır medeniyetimize.
Fethedilen şehirlerin, temeli atılan camilerin, yeni doğan balaların hatırı çınarsız bırakılmamıştır. Doğumun temsilcisi, güç ve hakimiyetin sembolü olmuştur çınar. Uzun ömrü ile, birden çok nesil gördüğünden ‘’köprü’’ olarak telakki edilmiştir.
Cebren değil kalben fethetmiş Osmanlı da bir ulu çınardır. Kendisini ‘’Hâdimü’l İslâm’’ yani İslâm’ın hizmetçi bilmiş, bu düstûr ile tebaasını “Emanetullah” olarak görüp; gölgesinde yetmiş iki milleti gözetmiş ulu bir çınar…
Gölgesi, sadece bulunduğu zamana değil gelecek zamanlara da yetişmiş, kurduğu medeniyeti, kültürü ve sanatı ile günümüzün tam ortasında yeşermiş ulu bir çınar…
Nakkaş Boytu olarak: Gelenekten geleceğe köprü olma hedefimizi bir kez daha dile getirerek; onurla…
Nakkaş Boytu olarak: ‘’Her yeni tasarımımızda bir öncekinden daha iyisini ortaya koymak.’’ şiarımızı bir kez daha tekrar ederek; sürurla…
İhdâs ettik Osmanlı Boytu’ yu ve bir ulu çınarı tahayyül ederek tasarladık Osmanlı Boytu’ nun formunu. Kaidesini; çınarın kökleri, diğer tüm detayları çınarın dalları, bu detayları taşıyan gövdeyi ise çınarın kendisi kabilinden yorumladık.
Osmanlılar öncesinde; Selçuklular sürdürmüştü Türk İslâm varlığını Anadolu’da… Selçuklular’dan temellenip büyümüş, kökleri Selçuklular’dan zuhur etmiş bir çınardı Osmanlı… Bundan sebep; Osmanlı Boytu ’ya tasarladığımız kaideyi, şanlı mazimizden intikal eden şanlı köklerimize hürmeten; Selçuklu Yıldızları ve rumi motifleri ile tezyin ettik. Bu tezyinatı da atamız ötemiz, Selçuklular’ a minnetle atfettik…
Osmanlı Boytu’nun üzerindeki her bir unsuru Erken Dönem Osmanlı’yı da gözeterek ekledik. Osmanlı sanatına son yüzyıllarda dahil olmuş barok, rokoko ve benzeri yabancı detaylardan arındırarak, özümüzden motiflerle bezedik Osmanlı Boytu’ yu.
‘’Suretimiz, sîretimize şahit olsun;
Suretimizde, sîretimizin temaşası mümkün’’ olsun diye…
Örneğin; nişanları taşıyan alanın motiflerini özellikle Türk İslâm tezyinatı sinesinde değişen ve gelişen rumilere boyut eklemek suretiyle tasarladık.
Yine; medeniyetimizin merkezinde bulunan ve en önemli değerlerden olan eğitimin sembolü olarak son yüzyıllarda kullanılmış olan meşale…Osmanlı Boytu ’da da merkezdedir lâkin alışılmışın dışında kültür motiflerimizden olan lale formu ile şekillendirdiğimiz görüntüsüyle.
Osmanlı Boytu’nun merkezinde bir değerimiz daha var ki dönüştürerek uslûplaştırdığımız…Nice cenk meydanlarında baş üzere taşınmış; İslâm ve Türk İslâm medeniyetinde fetih ruhunun, yiğitliğin sembolü olmuş miğfer…Destârını sardık miğferin aşk ile ve salıverdik taylasanını, kalkanın omzu üzerine…
Harbiye Askeri Müzesi’nde bulunan Orhan Gazi’nin miğferinden esinlenerek tasarladığımız destarlı miğferimiz; Osman Gazi’ye ithafımızdır. Zira bu güçlü medeniyetin kurulmasına o vesile kılınmıştır.
Büyüklerimizin yazdığı tarih notlarında, Osman Gazi; evladı Orhan Gazi’ye diyor ki:
‘’Nöbet senin Orhan, biz göçer olduk. Davamız cihana hükmetme davası değil, davamız çok daha mukaddes, ila-yı kelimetullah davasıdır. Bu davada, insanlar sadece vasıtadan ibaret kılınmıştır. Göreyim seni Orhan! İlminin de kılıcının da hakkını ver! Yolun açık olsun.”
Miğferin soluna aldık kılıcımızı…
Kılıç ki tarihin akışını değiştirmiş, çağ açıp çağ kapatmış Osmanlı’nın düşmanına celali.
Miğferin sağına aldık bir demet çiçeğimizi…
Çiçek ki; ecdadımızın hem merhameti hem ilmi… Maslahatındaki feraseti…
Osman Gazi sadece Orhan Gazi’ye değil; nesline de bırakmıştı bu manevi mirası! İla-yı kelimetullah’ı ve adaleti terk etmemiş ecdadımız, bu nasihati ve evvelinde o mübarek Hadis-i Şerif’i zinhar unutmamışlardı.
İlim ehli tarafından: ’Sultan; Allah’ın emirlerini tatbik etmek salahiyetine malik, dünyadaki bütün mazlumların koruyucusudur.’’ mânâsı ile yorumlanan:
‘’Sultan, yeryüzünde Allah’ın gölgesi, bütün mazlumların sığınağıdır.’’ Hadis-i Şerif’i…
Fatih Sultan Mehmet; Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in müjdesine mazhar olup fethettiğinde İstanbul’u, bu Hadis-i Şerif’i Topkapı Sarayı’nın kapısına kazıtmıştı. Zira bu Hadis-i Şerif’i; atası gibi kendisi de kalkan niyetine göğsünde taşımıştı.
Kalkanı; ecdadımızın ağyara karşı tuttuğu iman dolu göğsü biliriz. Bundan sebep Osmanlı Boytu’ da kalkanın üstüne bu Hadis-i Şerif’i nakşedişimiz.
Bu gaye ile ilerlerken de kendilerine izafe etmemişlerdir hiçbir zaferi. Bundan sebep; İslâm’ın temsili Hilâl’in içinde yazar bu ibare:
‘’Allah’ın tevfiklerine güvenen Osmanlı Devleti…’’
Hülasa…
Düşmanına celali, maslahatındaki feraseti,
Yiğitliği, gayreti ve iman dolu göğsü ile
Allah (c.c.)’ın emrini,
Peygamberimiz (s.a.v.)’in Hadis-i Şerifi’ni,
Osman Gazi’nin vasiyetini yerine getirmiş;
İlmin de kılıcın da nasihatin de hakkını vermiştir ecdadımız.
Ve Osmanlı Boytu da bayraklarımız…
Bayraklarımızın uç boylarını salıverdik şanlı tarihimizin rüzgarına karşı.
Bir yanda; asırlarca, kıtalar boyu İslâm’ı temsil etmiş üç hilâlli yeşil donanma sancağımız…
Bir yanda; âlî-şan olan ay yıldızı 1844’ten bu yana da kırmızı zeminde taşıyan; bağımsızlığımız, şerefimiz, ay yıldızlı, al bayrağımız…
Geçmişi ile; el ele, sırt sırta, yürek yüreğe vererek geleceğe kanat açan Anka misali bayraklarımız…
İmdi; dünü ve bugünü ile…
Tarihe not düşüyoruz elimizde bir delil ile:
Her defasında küllerinden yeniden,
Yeniden ve daha büyük dirilen! Cihan Fatihi olmuş bu milletin, kendi yazdığı tarih vardır; Osmanlı Boytu’ nun çınardan gövdesinde.
Bir çınar ki; önce köklerini salar sağlamca rûy-i zemine. Sonra filiz verir, boy verir.
Ne kadar güçlüyse beslendiği arz,
O kadar yer verir gölgesine arş !